AFYON GEZİ REHBERİ
- AFORIA THERMAL RESIDENCES Aforia Thermal Residences, Afyonkarahisar, Afyonkarahisar 03032, Türkiye
- FRİG VADİSİ Frig Vadisi, Ihsaniye, Afyonkarahisar 03372, Türkiye
- MERYEM ANA KİLİSESİ Ayazini Kilisesi, Ayazini Köyü, Ihsaniye, Afyonkarahisar 03372, Türkiye
- KARAHİSAR KALESİ Karahisar Kalesi, Kale Mh., Afyonkarahisar, Afyonkarahisar 03100, Türkiye
- ULU CAMİİ Ulu Cami, Tacı Ahmet Mh. Ulucami Cd., Afyon, Afyonkarahisar 03100, Türkiye
- SULTAN DİVANİ MEVLEVİHANESİ Sultan Divani Mevlevihane Müzesi, Mevlana Mh. Zaviye Türbe Cd., Afyonkarahisar, Afyonkarahisar 03050, Türkiye
- TARİHİ AFYON EVLERİ Tarihi Konaklar, Afyonkarahisar, Afyonkarahisar, Afyonkarahisar 03100, Türkiye
- BEDESTEN ÇARŞISI Bedesten Çarşısı, Afyonkarahisar, Afyonkarahisar, Afyonkarahisar 03100, Türkiye
- KOCATEPE ANITI Kocatepe Anıtı, Afyonkarahisar, Afyonkarahisar 03105, Türkiye
AFYONKARAHİSAR'IN TARİHİ
Ege Bölgesi’nin iç kesimlerinde yer alan Afyonkarahisar, bölgenin en soğuk illerinden biri. Tarihi binlerce yıla dayanan şehrin M. Ö. 2000’li yılların ilk dönemleri itibarıyla Hititlere ve sonrasında Friglere ve Lidyalılara ev sahipliği yaptığı biliniyor. M. Ö. 6. yüzyıl sonlarında ise bu bölge Pers hâkimiyetine girdi. Roma ve Bizans dönemlerinin ardından, 12. yüzyıl sonlarına doğru ise Türkler bu alanda hâkim oldu. Bölgenin adı Hititler zamanında Hapanuva, Bizans ve Romalılar zamanında ise Akroinon olarak anılıyordu.
Anadolu Selçuklu Devleti, Kösedağ Muharebesi’nde yenilince, 1275 senesinde bu bölgede başkenti Afyonkarahisar olan Sâhib Ataoğulları Beyliği kuruldu. Sahip Ata Fahrettin Ali’nin unvanı ile şehrin adı eskiden Karahisâr-ı Sâhib olarak biliniyordu. Karahisar kelimesi, şehirde bulunan koyu renkli volkanik kayaların üstünde yer alan hisardan alıntılandı.
1341 senesine gelindiğinde Sâhib Ataoğulları Beyliği, Germiyanoğulları Beyliği’ne katıldı. Pek çok olayın ardından 1429 senesinde bu bölge Osmanlı egemenliğine girdi. Şehrin adı ilk olarak 1684 senesinde Afyonkarahisar olarak belgelerde geçti. Afyon kelimesi bölgede geniş alanlarda yetiştirilen haşhaşlar sebebi ile eklendi.

FRİG VADİSİ
Afyonkarahisar, Ankara, Eskişehir ve Kütahya arasındaki coğrafyaya yayılan Frigya ve yaklaşık 3000 yıl önce dikkat çeken bir medeniyete sahip olmuş olan Frigler, günümüzde hala izi sürülen efsaneler arasında yer alıyor. Tematik kültür yolu olarak projelendirilen ve 2013 yılında açılan Frig Yolu, uluslararası standartlarda uzun yürüyüş ve bisiklet yollarını içinde barındıran üç ana rotadan oluşuyor ve Frigya’nın gezginler tarafından keşfedilmesini sağlıyor.
Bölgeye adını veren Frigler'in (Yunan Tarihçi Herodot’a göre tarihin en eski halkı) bundan 3 bin yıl önce kayalara evler, kaleler, anıtlar oyarak kurduğu Frig Vadisi uçsuz bucaksız güzelliği ve el değmemiş doğasıyla görülmesi gereken çok özel bir coğrafyadır. Anadolu tarihine iz bırakan eşsiz medeniyetlerden olan Frigya Krallığı, çok sayıda mitolojik öyküye konu olmuştur. Frigler'in yüzyıllar boyunca yaşadığı bu vadi tarih boyunca farklı kültür ve medeniyetlere de ev sahipliği yapmıştır. Çevresinde Frigler'in kaya anıtları ve kaya yerleşimleri bulunan vadide aynı zamanda Roma ve Bizans dönemlerine ait mezar odaları ve kiliseler yer almaktadır.
Ayazini, bölgenin kolay işlenebilen volkan tüfü kaya yapısı ve jeopolitik konumu sebebiyle başta Frigler olmak üzere medeniyete yön veren uygarlıklardan olan Romalılar, Bizanslılar, Selçuklular ve Osmanlılar tarafından da yerleşim yeri olarak kullanılmıştır.
Bölgenin tamamının kolay işlenir kayadan oluşması sebebiyle sığınma amaçlı barınaklar ve kaleler; inançlarından kaynaklı olarak ise pek çok kilise ve şapel görülmektedir. Son dönemde yapılan yatırımlarla bölgenin cazibe merkezi olmasına katkı sağlıyor.
AYAZİNİ KARŞILAMA
& TANITIM MERKEZİ
Türkiye’de ilk defa, Friglerin sırlarla dolu tarihi günümüz teknolojileriyle buluşarak Frigya’nın kalbi “Ayazini Karşılama ve Tanıtım Merkezi’nde geleceğe aktarılıyor. Birbirinden farklı ve yenilikçi dijital sistemlerle ziyaretçiler, Frig Dönemi’ne ait bilgileri deneyimleyerek öğrenme şansı elde ediyor.
“Friglerin Gizemli Uygarlığı” nı anlatan interaktif ekranla başlayan müze gezisi, gösterim alanında Frig tarihine ışık tutan ve Türkiye’de ilk kez yapay zekâ teknolojisinden yararlanılarak hazırlanan belgesel film ile ziyaretçileri etkileyici bir tarih yolculuğuna çıkarıyor.
“Antik Şehirler ve Kral Yolu’na ait belge ve fotoğrafların sunulduğu interaktif haritayla Friglere ait tüm yerleşim bölgeleri gözler önüne seriliyor. Takip eden alanda “Frig Kültürü ve Mitolojisi” ne ait merak uyandırıcı ve çarpıcı bilgiler interaktif duvar teknolojisi ve animasyonlarla ziyaretçilerle buluşuyor.
MERYEM ANA KİLİSESİ
Ayazini’de en çok dikkat çeken ve dünyada çok az örneğine rastlanan eser olan Meryem Ana Kilisesi, aynı zamanda Oyma Kilise ve Gavur Hamamı olarak da bilinmektedir. Yapı günümüzde kullanılan adını ise kilisenin güney narteksinin doğu bölümünde bulunan kabartma tekniğinde yapılmış “Tanrı Anası“ anlamına gelen monogramdan almaktadır.
Üçlü apsis düzenlemesinin dışarıdan da algılanacak şekilde işlenmesi, yapıyı Anadolu’daki diğer kaya oyma kiliselerden ayıran en önemli özelliktir ve rivayete göre Kudüs’e baktığı düşünülmektedir. Ses akustiği muazzam olan tarih ve kültür harikası bu kilisenin içerisinde haç kabartma ve yazılara rastlanmaktadır ve sütunların yıkılmış altı ayağının izleri görülebilmektedir.
Eser Bizanslılardan kalma olup giriş koridoru ve narteks duvarlarına kazınarak yapılmış Türk boylarına ait damgalar bulunmaktadır. Kayı, Afşar, Bayat ve Eymir boylarına ait olduğu anlaşılan damgalar, Anadolu’nun Türk hakimiyetine geçtiği dönemlerin canlı tanıklarıdır.
METROPOLİS KATLI YERLEŞİMİ
Çok katlı olarak oyulmuş olan yerleşim, küçüklü büyüklü odalardan oluşmaktadır. İlk bakışta salon görünümünde büyük bir oda, odanın sağ tarafında üst katlara çıkan kayada ise oyma merdiven yer almaktadır. Soldaki odalar tonoz tavanlı düz duvarlı iken karşısındaki oval bir forma sahiptir ve zeminde farklı formlarda oyuklar bulunmaktadır. Büyük mekanın tabanında ahşap direk çukurları ve silolar, duvarlarında da hatıl delikleri ve oda organizasyonu ile ilgili paravan izleri görülmektedir.
ASİL MEZARI
Roma dönemine ait olan anıtsal bir cepheye sahip mezar odasının üçgen alınlığı, Frig geleneğinin devamı olarak dikkat çekmektedir. Alınlığın üst yarısının ortasında, yüzeyi aşınmış bir Medusa kabartması vardır.
Kabartma kemerin her iki tarafında yüzleri birbirine dönük oturur durumda iki aslan yer almaktadır. Giriş kapısının sağında Latin haçı biçiminde uçları çapalı şekilde insize(kazıma) haç yer almaktadır. Kemerin her iki yanında birbirine bakar pozisyonda (antithetik) iki Frig aslanı kabartması yer almaktadır. Mezar odasının duvarlarında üç adet arcosoliumlu (nişli kaya oygu tekne mezar) mezar, ortasında ise iki adet basit khamosorion (kaya oygu tekne mezar) vardır. Odanın merkezinde, kapının karşısında bulunan arcosoliumlu mezarın üstüne, birbirine bakar pozisyonda iki aslan kabartması yapımıştır. Odanın tavanında, bir hilal kabartması, girişin sağ iç tarafında bir kadın, sol iç tarafında ise bir erkek kabartması yer almaktadır.Dış cephedeki gibi birbirine dönük iki aslan kabartmasının varlığı mezar sahiplerinin çok özel statüye sahip kimseler olduğunu göstermektedir.
AVDALAZ KALESİ
Avdalaz Kalesi, çevresine göre hafif yükseltili bir arazinin üstünde yükselen kaya kütlesine oyulmuş mekanların oluşturduğu çok katlı yerleşim yeridir. Kayalığın üzerinde yer alan merdivenlerle üst katlara çıkılmakta olup merdivenin sağında dikdörtgen biçimli basamaklı bir sarnıç uzanmaktadır. Katlardaki odalar, zincir halinde yer almakta olup katların kendi içinde ayrıca asma kat biçiminde oyulmuş mekanlar vardır. Ayrıca katlar içinde erzak depolamak için oyulmuş yerler, duvarlarda nişler ve bazı duvarlarda mazgallar mevcuttur.
ASLANTAŞ MEZAR ANITI
Frig dönemine ait Aslantaş kaya mezar odasının ön yüzündeki kapı boşluğunun her iki yanında ayağa kalkmış, iki heybetli aslan ve ayakları altında birer yavru aslan bulunmaktadır. Kapı üstünde hayat ağacını andıran kütle ve bunun üstünde her iki yana uzanmış kanatlı güneş kursu, kabartma olarak yapılmıştır. Mezarlığın üst kısmında basamakların olması anıtsal mezar önünde belli zamanlarda törenler yapıldığını düşündürmektedir. Aslantaş’ın önemli bir Frig kralının mezarı olduğu ve M.Ö. 7. yüzyılda yapıldığı sanılmaktadır.
YILANTAŞ
Aslantaş’ın batısında aynı kayalıkların devamında bulunmaktadır. Anıt parçalandığı için üçgen tavan kirişleri görülmektedir. Anıtın dış tarafında bir aslan kabartması ile bir ayak kabartması günümüze kadar gelebilmiştir. Kapıda, Medusa başlı yılan kabartması ve iki yanında mızraklarıyla yılana saldıran iki savaşçı bulunmakta ise de bugün ters dönen kayanın altında kaldığından görülmemektedir.
MALTAŞ TAPINAĞI
Cephesi üçgen çatılı olup mihrabı bulunan Kybele, açık hava tapınağıdır. Anıtın arka kısmında bir kuyu ve kapakları ayrıca da bir sunak bulunmaktadır. Anıtın arkasındaki bu alanda Tanrıça Kybele’ye adak sunulduğu düşünülmektedir.
DEMİRLİ KALESİ
İhsaniye İlçesi sınırları içinde Göynüş Vadisinin kuzeybatısında yer alan Demirli Kalesi, Frigler Döneminde kullanılmaya başlanılmış olup Bizans döneminde de kullanılmaya devam etmiştir. Kale olarak nitelenen doğal kayalık oyularak çeşitli mekanlar oluşturulmuş ve ikamet edilmiştir. Bugün taşla doldurulmuş merdivenli büyük bir sarnıç halen görülebilmektedir. Demirli Kalesi olarak nitelenen kayalığın hemen yanında sandık tipi kaya oyma mezarlar ve yine kayadan oyma mezar odalarından oluşan nekropol alanı vardır.
ANTİK KRAL YOLU
Türkiye’deki en gözde kültür rotalarından biri olan, jeolojik yapısı tüf kayalıklardan oluşan ve ticaret yolu olarak kullanıldığı tahmin edilen yaklaşık iki metre derinliğe sahip gizemli izlerin bulunduğu ‘Frig Yolu’ ya da ‘Antik Kral Yolu’ nun toplam uzunluğu 506 kilometredir. Friglerin izlerini günümüz gezginlerinin sürmesi için oluşturulmuş uluslararası standartlarda uzun yürüyüş ve bisiklet yolu olan güzergah, Kültür ve Turizm Bakanlığınca 1994 yılında tescillenmiştir.
EMRE GÖLÜ
İhsaniye ilçesine bağlı Döğer kasabası yakınlarında bulunan Emre Gölü, doğal yolla oluşmuş bir göl olup yağış dönemlerine bağlı olarak alanı daralır veya genişler. Frig Vadisi’nin birçok tarihi ve doğal güzelliğinin görülmesine imkân sağlayan göl, aynı zamanda göçmen kuşların durağı konumundadır.
Emre Gölü’nde Kral Midas Gemisi ile göl üzerinde tekne turu yaparken gölün etrafında yer alan Frig kaya anıtlarını gözlemleyebilir, bölgeyi bisiklet ve atv turu ile keşfedebilirsiniz. Bunların yanı sıra Emre Gölü’nde at safarisi, sıcak hava balon uçuşu, kamp keyfi yapmak da mümkün.
MEMEÇ KAYALIKLARI
Bizans’tan kalma, kayalıklara oyulmuş yaşam alanları ve şapel bulunan M.S 8.-10. yüzyıldan günümüze kadar yaşamış kalıntılardır. Sarp güney yüzeyinde, Bizans döneminde kilise, mezar odaları ve barınaklar açılmıştır. Bunların en önemlisi orta kesimindeki kilise boşluğudur. Taş Devri atmosferinin izleyici ile buluşturulduğu AROG filmi 2008 yılında İhsaniye’nin Döğer Kasabası’nda bulunan Memeç Kayalıkları’nda çekilmiştir. Frig Vadisi’nin eşsiz yapısı, Taş Devri hissi yaratmak için kullanılmış, vadideki mağaralar, su kuyuları, düzlük alanlar AROG filminin birçok sahnesinde yer almıştır.
ASLANKAYA TAPINAĞI
Yüksek bir kayanın güney yüzü, dikey kesilmiş bir tapınak cephesi olan Aslankaya Anıtı’nın üçgen çatısının kiriş boşluklarında karşılıklı iki sfenks (insan başlı aslan), ana cephede niş içinde iki aslan arasında Kibele bulunmaktadır. Ana cephe geometrik desenli kabartmalarla süslüdür. Anıtın iki yan yüzleri de kesilmiş, kuzey yanına kükremiş ve iki ayağı üzerine şaha kalkmış bir aslan yapılmıştır. Anıt, kendine özgü kapı tasarımı ve zengin kabartmaları ile Frig kaya cepheleri arasında özel bir yere sahiptir.
ÜÇLER KAYASI
İhsaniye ilçesine bağlı Üçlerkayası köyünün içinde ve yakın çevresinde Roma ve Bizans dönemine ait kaya yerleşimleri, anıtsal mezar odaları, kayaların üst kısmında Roma mezarları ve su sarnıçları bulunmaktadır. Üçlerkayası adının verilmesine neden olan büyük kaya kütlesinin çevresinde bulunan çok katlı kaya yerleşimlerinin bazılarına henüz çıkılamamıştır. Ayrıca çevrede görülen peribacaları ve antik yollar turistlerin dikkatlerini fazlasıyla çekmektedir.
KARAHİSAR KALESİ
Şehre adını veren Karahisar Kalesi Afyonkarahisar’ın önemli simgelerinin başında yer almaktadır. 226 metre yükseklikteki stratejik konumuyla tarih boyunca şehrin büyük bir değeri olan Karahisar Kalesi, Friglerden Hititlere, Romalılardan Bizanslılara, Selçuklulardan Osmanlıya kadar pek çok devlet için alınması gereken ya da sığınılan önemli bir mevki olmuştur. Zirvesinde M.Ö. 1200- 700 tarihleri arasında Anadolu’da yaşamış Frigler dönemine ait kültür izlerine rastlanan kalede Ana Tanrıça Kybele’ye adanmış tapınma yerleriyle dört büyük sarnıç bulunmaktadır.
Alaaeddin Keykubat’ın hazinelerini bu kalede sakladığı ve yine bir rivayete göre Hz.Ali’nin atı Düldül ile kaleye geldiği ve atın ayak izlerinin günümüzde de varlığını koruduğu söylenmektedir.
Misafirlerine eşsiz bir şehir manzarası sunan Afyonkarahisar Kalesi, yıllara meydan okuyan görkemli duruşuyla hayranlık uyandırmaktadır.
ULU CAMİİ
Afyonkarahisar’da 1272-1277 yılları arasında 40 adet ahşap direk üzerine oturtularak tek bir çivi dahi çakılmadan yapılan Ulu Cami, aradan geçen yaklaşık 750 yıla rağmen halen dimdik ayakta dururken Türk ahşap oyma sanatı ve taş işçiliğinin ender örneklerinden biri olmuş, estetiğin de simgesi haline gelmiştir. Ahşap mimarisi ve sırlı tuğlalı baklava dilimi tuğla işlemeleriyle Anadolu Selçuklu mimarisinin güzel bir örneği olan Ulu Cami, dünyadaki sayılı camiler arasında olup Unesco Dünya Mirası Geçici Listesi’nde yer almaktadır.
SULTAN DİVANİ MEVLEVİHANESİ
Tarih boyunca birçok önemli icraata merkez olmuş Afyonkarahisar Mevlevihanesi, Konya Mevlevi hanesi ‘ nden sonra önemli mevlevihanelerdendir. 13. Yüzyılda kurulan ve ‘’Asitane’’ (çile çıkarılabilen) özelliği taşıyan 15 mevlevihaneden biri olan Afyonkarahisar mevlevihanesi, özellikle 16’ncı yüzyılda Hz. Mevlânâ’nın yedinci kuşak torunlarından Sultan Dîvânî zamanında mevlevîlik açısından çok önemli bir merkez olmuştur. Sultan Dîvânî, Afyonkarahisar Mevlevihanesi’nin en önemli şahsı olup kabri mevlevihanenin içerisindedir. Sultan Dîvânî Mevlevihanesi’nde dervişlerin balmumu heykelleri, giysileri, günlük eşyalar, hat sanatından örnekleri ve musiki aletleri gibi pek çok objeyi inceleyebilirsiniz.
Ayrıca mevlevihanelerde 40 hatimli dua ile pişirilen Şifalı Aşure geleneği Sultan Dîvânî döneminde Afyonkarahisar’da başlamış ve günümüzde de bu gelenek halen devam etmektedir.
MİLLET HAMAMI
Osmanlı mimarisinin güzel örneklerinden birisidir. Hamam bölümünün kuzeyi erkekler, güneyi ise kadınlar bölümüdür. Moloz ve kesme taş örgülü kârgir bir yapıdır. Ermeni ustalar tarafından yapıldığı için önceleri “Gavur Hamamı” olarak adlandırılan eser şimdi “Millet Hamamı” ismi ile anılmaktadır. Tarihi hamam 1981 yılında ise korunması gerekli eski eser olarak tescil edilmiş olup 2003-2005 yılları arasında da restore edilmiştir. Hamam kültürünün yaşatıldığı, aslına sadık kalınarak teşhir edilen soğukluk, ılıklık, sıcaklık bölümleri, hamam araç ve gereçleri, hamam adetleri ile kültür, eğitim ve tarihin bir arada olduğu Millet Hamamı konuklarını beklemektedir.
TARİHİ AFYON EVLERİ
Afyonkarahisar’ın ilk yerleşim yerlerinden olan tarihi konaklar, geleneksel Türk mimarisinin en güzel örneklerinden olup rengârenk görünümüyle misafirlerin dikkatini çekerek adeta insanı geçmişe doğru yolculuğa çıkarmaktadır.
Osmanlı döneminin ahşap oyma sanatı ile saman, kum ve topraktan oluşan özel bir harç ile sıvanarak bugün rengarenk bir görünüme bürünen tarihi evlerde bir yandan bölge halkı yaşamını sürdürürken diğer yandan da bazıları restoran, kafe, butik otel olarak hizmet vermektedir.
GASTRONOMİ MÜZESİ
& KÜLTÜR EVİ
Son Dönem Osmanlı mimari özelliklerini taşıyan, üç kat görünümlü, altı taş üstü kerpiç-ahşaplı kârgir bir yapıdır. Bu yapının birinci katını Gastronomi Müzesi oluşturmakta olup lokum, sucuk ve haşhaş yapım odaları ile eski mutfak canlandırma odaları ve günlük yaşama dair mekânlar bir arada bulunmaktadır.
Binanın ikinci katını ise şehrin binlerce yıllık geleneklerini ve kültürel özelliklerini görmek için ilk uğramanız gereken yerler arasında olan Kültür ve Sanat Evi oluşturmakta olup Afyonkarahisar kültürü çeşitli mobilyalar ve antikalarla süslü odalarda silikon heykellerle canlandırılmaktadır.
En alt katını ise Tarım Hayvancılık ve Nalbant Müzesi oluşturmakta olup içerisinde Selçuklu ve Osmanlı Devletleri’nde, Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk yıllarında ve bugün bazı bölgelerde kullanılan eserlerin yer aldığı kağnı, düven, at sabanı, atkı, yaba, tırmık gibi çeşitli nalbant malzemeleri sergilenmektedir.
İMARET CAMİİ
Cami, medrese ve hamamdan müteşekkil Gedik Ahmet Paşa Külliyesi’nin merkezini oluşturan cami, Afyonkarahisar’daki en önemli Osmanlı eseridir. İmaret Camii olarak da biliniyor. Fatih Sultan Mehmet’in vezirlerinden Gedik Ahmet Paşa tarafından 1472 yılında Mimar Ayaz Ağa’ya yaptırılmıştır. Osmanlı Erken Dönem mimarisinde ters T plânlı (yan mekânlı, zaviyeli) camiler tipinde olan yapının ibadet mekânını peş peşe iki kubbe örtmektedir.
Tek şerefeli minaresi, yivli burma biçimlerle süslü olup yivlerin arası lacivert renkli sırlı tuğlalarla kaplıdır.
TAŞ MEDRESE
Afyonkarahisar’a Osmanlı Dönemi’nde yapılmış en önemli eserlerden biri olan Gedik Ahmet Paşa Külliyesi’nin bir bölümüdür. Toplamda 26 kubbeden oluşan medrese, doğu-batı yönünde dikdörtgen doğrultuda büyük bir avluya sahiptir. Bu kubbelerin geçiş birmlerini Türk üçgenleri oluşturmaktadır. Açık avlulu ve revaklı Osmanlı medreselerinin temel özelliklerine sahip olan Taş Medrese’de, iki yandan revaklı, her iki yanında da yedişer hücre ile doğuda bir dershane bulunmaktadır.
Medresede bugün itibari ile tarihi misyonuna mütenasip olarak, dini ve ilmi faaliyetler ile geleneksel Türk İslam sanatlarının icra ve ihyası yapılmaktadır. Medresede; tespih, yemeni, keçe, cam boncuk, boynuz tarak, gümüş ve sedef işlemeciliği, dokuma, ebru, bıçak ve ahşap oyma kursları, geleneksel el sanatları ustaları tarafından verilmektedir.
HATTAT KARAHİSARİ TÜRK İSLAM
SANATLARI GALERİSİ
Galeri içerisinde Hüsn-i Hat, Tezhip ve Ebru sanatı tanıtılırken; Hüsn-i Hat sanatına ait kısım ise ‘’Günümüz Hattatları’’, ‘’Yazı Tarihi’’ ve ‘’Hattat Ahmed Karahisari’’ olarak üç bölümden meydana gelmektedir. Ayrıca galeri içerisinde Hattat Ahmet Şemsettin Karahisari ’ye Kanuni Sultan Süleyman tarafından yazdırılan, aslı Topkapı Sarayı’nda yer alan Mushaf-ı Şerif’in bir örneği de yer almaktadır.
BEDESTEN ÇARŞISI
Daha önce buraya Cağaloğlu Rüstem Paşa tarafından 1550-1553 yıllarında Mimar Sinan’a bir bedesten yaptırılmış fakat bu bedesten yapılışından bir asır kadar sonra harap duruma düşmüştür. Yerine şimdiki Hacı Bekir Tiryaki Bedesteni, Fransız bir mimar ve Ermeni bir usta tarafından inşa edilmiştir. Dört yönden sokağa açılan yapının güneyde ana girişi vardır. Altı kapısı olan bedestenin kapıları iç yollarla birbirine bağlantılı olup yolların her iki yanlarında dükkânlar dizilidir. Çoğunlukla tuhafiyecilik üzerine çalışan bu dükkanlarda yün ip, dantel ipi, yazma, tülbent, kumaş ve her türlü dikiş-nakış malzemesi bulunmaktadır. Ayrıca, düğünlerde kullanılan yöresel kıyafetler, kına torbaları ve örtüler de görülebilir.
27. Taşhan
Kadı Abdullah Efendi ile yemenici esnafı tarafından 17. Yüzyılda yaptırılan tarihi Taşhan, uzun yıllar kent ticaretine hizmet etmiştir. 2018 yılında yenileme çalışmaları biten ve iki katlı olarak moloz taşlarla inşa edilen bu etkileyici hanın alt bölümünde yöresel el sanatı ürünleri satan dükkânlar hizmet vermektedir. Afyonkarahisar’a özgü halıdan kilime, resimden süs eşyalarına kadar pek çok ürünü bir arada bulabilirsiniz. Ayrıca keçe ve tespih ustaları ile ebru ve ney sanatçılarının atölyeleri de bulunmaktadır.
UTKU ANITI
Utku Anıtı, arka plandaki alilik binası ve Afyonkarahisar Kalesi ile özdeşleşerek şehrin en önemli ve en bilinen sembolü haline gelmiştir. Kurtuluş Savaşı anısına Avusturyalı heykeltıraş Krippel’e yaptırılmış ve 24 Mart 1936 tarihinde İsmet İnönü tarafından açılmıştır.
Anıt, heykel ve kaide olmak üzere iki bölümden oluşmaktadır. Kaidenin dört yüzünde tunçtan yapılma kabartmalarla Atatürk, Türk Askerleri, Türk Bayrağı, İsmet İnönü, Mareşal Fevzi Çakmak ve Atatürk’ün birlikte bir harita üzerinde çalışmaları ile Büyük Taarruz sırasında bir çarpışma anı tasvir edilmiştir.
ZAFER MÜZESİ
Afyon`un 27.08.1922 günü saat 17:30`da 8. tümen 189. alay tarafından alınmasından sonra, Mustafa Kemal Atatürk`ün Kocatepe`den inerek arabasıyla Afyon`a geldiği binadır. O anda bu bina Garp Cephesi karargah ilan edilmiştir. Başkomutan Mustafa Kemal Atatürk, Genel Kurmay Başkanı Mareşal Fevzi Çakmak, Garp Cephesi Komutanı İsmet İnönü kendilerine ayrılan ayrı ayrı odalarda bu binada kalmışlar ve kaldıkları bu odalar kendi adlarına ayrılarak düzenlenmiştir. Bu bina, 30 Ağustos 1922 Başkomutan Meydan Muharebesi’nin planlarının yapıldığı ve taarruz emrinin verildiği binadır.
AFYONKARAHİSAR MÜZESİ
Tarih öncesi çağlardan, 20. Yüzyıla kadar uzanan oldukça geniş bir koleksiyona sahip Afyonkarahisar Müzesi’nin öyküsü Cumhuriyetin ilk yıllarına kadar uzanmaktadır. Cumhuriyet’ in ilk yıllarında Afyonkarahisar’da kurulan Asar-ı Atika Muhipleri Cemiyeti’nin çabalarıyla Taş Medrese ’de eski eserler toplanmaya başlanmış, 1931 yılında resmi “Müze Deposu”, 1933 yılında ise Müze Müdürlüğü haline gelmiştir. 1933 yılından 1970 yılına kadar Taş Medrese ‘de karma müze (Arkeoloji ve Etnografya) olarak hizmet veren kurum, 1971 yılında ikinci hizmet binasına taşınmıştır.
Müzenin kapalı teşhiri 5 katlı olup katlarda kronolojik olarak Paleolitik Neolitik Kalkolitik, Tunç, Hitit, Frig, Lidya, Pers, Helenistik Roma, Bizans, Selçuklu, Osmanlı ve Erken Cumhuriyet dönemlerine ait eserler, 55 bin metrekarelik geniş bir alanda başarılı bir teşhir tanzim ile sergilenmektedir. Ege Bölgesi’nin en büyüğü olan müze, Mevleviliğin ikinci önemli merkezi olmasına istinaden semazenlerin eteğini andıran muhteşem mimarisi ve ev sahipliği yaptığı yaklaşık 50.000 değerli eseriyle göz doldurmaktadır. Dünyaca ünlü Kybele, Herakles ve Zeus heykelleri de yine bu eşsiz müzede yer almaktadır.
ŞUHUT ATATÜRK EVİ
Hacıvelioğlu Konağı, 24-25 Ağustos 1922 günleri Başkumandanlık, Genelkurmay Başkanlığı, Batı Cephesi Komutanlığı ve 1.Ordu Komutanlığı’nın müşterek karargah binası olarak kullanılmıştır. Mustafa Kemal Paşa, Büyük Taarruz’un son hazırlık çalışmalarını burada yapmış ve Anadolu ile dış dünya arasındaki bütün haberleşmenin kesilmesi emrini bu konakta vermiştir.
Mustafa Kemal Paşa’nın konakta kullandığı çalışma odası özgün haliyle düzenlenmiştir. Odada pencere doğrultusunda sedir, karşıda yüklük, çalışma masası, dolap ve çiçeklik- lâmbalık vardır. Ayrıca konağın birinci katında Kurtuluş Savaşını konu alan tablolardan oluşan bir sergi bulunmaktadır.
ZAFER YOLU
Önemli bir kısmı Başkomutan Tarihi Milli Parkı sınırları içinde geçen ve zaferle sonuçlanan Büyük Taarruz’un ilk karargahı Kocatepe’de kurulmuştur. Afyonkarahisar ili Şuhut ilçesi Çakırözü köyünden Kocatepe’ye 1922 Ağustos’unun 25 ‘ini 26 ‘sına bağlayan gece hareket eden komuta grubu Başkomutan Gazi Mustafa Kema Paşa, Mareşal Fevzi Paşa ve İsmet Paşa’nın izlediği yol, “ZAFER YOLU” olarak yeniden projelendirilmiştir.
KOCATEPE ANITI
Kocatepe, Anadolu’nun ve Türk Ulusu’nun kurtuluşunu sağlayan Büyük Taarruz’un 26 Ağustos 1922 tarihinde Başkomutan Mustafa Kemal tarafından başlatıldığı, sevk ve idare edildiği yerdir.
Afyonkarahisar’ın 20 km. güneyinde Kocatepe (Büyükkalecik) kasabasından 8 km daha yukarıda, 1874 rakımlı Kocatepe üzerinde bulunmaktadır.
Milli Mücadele’nin temel taşlarından biri olan Kocatepe’ye, 1953 yılında Milli Savunma Bakanlığı’nca kesme taştan anıt yapılmış ve üzerine çiçek kabartmalı mermer yazıt konulmuştur. 1993 yılında ise Kültür Bakanlığı tarafından Atatürk Anıtı ve çevre düzenlemesi yapılarak ziyarete açılmıştır.
26 AĞUSTOS ŞEHİTLİĞİ
Başkomutanlık Karargâhı’nın bulunduğu Kocatepe’ye tek geçit yeri olan Kalecik ve Kurtkaya bölgelerini canları pahasına savunan ve düşmana geçit vermeyen ve şehit düşen Yzb. Agâh Efendi ve 100 Mehmetçik’in anısına yapılmıştır.
İSTİKLAL TANITIM MERKEZİ
İstiklal Tanıtım Merkezi, gelecek nesillere vatan topraklarının nasıl kazanıldığının bilincini aşılamak ve ruhunu vermek amacıyla kurulmuş, Büyük Taarruz ve Kurtuluş Savaşı’nı anlatan panaromik bir müze niteliğindedir. Maket üzerinde anıt ve ilgili yerlerdeki önemli yapıların üç boyutlu modellemeleri ile tanıtım merkezine gelen ziyaretçilerin Büyük Taarruz’u daha iyi anlamaları ve gerçeğe uygun anlatılması amaçlanmıştır. İstiklal Tanıtım Merkezi, en şiddetli çatışmaların yaşandığı 26-27 Ağustos Muharebeleri’nden sonra Yunan Ordusu’nun Dumlupınar’a doğru çekilme çabasına düştüğü güzergah üzerinde bulunmaktadır.
ALBAY REŞAT
ÇİĞİLTEPE ŞEHİTLİĞİ
27 Ağustos 1922 günü, Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e verdiği sözü yerine getirememenin üzüntüsü sonucu intihar eden 57.Tümen komutanı Miralay Reşat Bey ve o çevrede şehit düşenlerin anısına yaptırılmıştır.
GİRESUNLULAR ŞEHİTLİĞİ
Ülkemizi işgal eden Yunan ordusu ilçenin Doğanlar ve Karaağaç köyü sınırları içerisindeki “Kabaçkırar” ve “Dedesivrisi” mevkilerinde mevzilenmişlerdir. Savaş sırasında Yunanların yaklaşan Türk askerini fark ederek mermi yağdırmasıyla 14 Giresun uşağı şehit düşmüştür. Arkadaşlarına su getirmek için Doğanlar köyüne inen Ahmet Halis, elindeki su bidonlarıyla geri döndüğünde 14 arkadaşının şehit edildiğini görür. Şehitler, dualar ve gözyaşları arasında bulundukları yere gömülür. 36 saat süren bir taarruzdan sonra Giresun uşakları, düşmanı Dedesivri mevkisinden atmaya muvaffak olur.
İstiklal Savaşı sona erdikten sonra Giresun Muharip Gaziler Derneği üyesi Ahmet Halis Asal, hem savaştıkları alanları gezmek hem de arkadaşlarının mezarlarını ziyaret için 1964 yılında Doğanlar köyüne gelir, arkadaşları için bir şehitlik yapmaya karar verir. ‘Ben ölünce şehit arkadaşlarımın yanına defnedin. Beni şehit arkadaşlarımdan ayırmayın’ diye vasiyet eden Ahmet Halis Asal, 1977 yılında öldüğünde, Giresun’dan alınarak arkadaşlarının yanına Giresunlular Şehitliği’ne 15. kişi olarak defnedilir.
AFYONKARAHİSAR HAKKINDA DAHA
DETAYLI BİLGİ SAHİBİ OLMAK İÇİN